İsrail’in Sert Çizgi Hükümeti Göreve Başladı, Müttefiklerle Bağları Test Ediyor
KUDÜS – İsrail’in yeni hükümeti Perşembe günü yemin ederek Benjamin Netanyahu’yu sağcı ve dindar muhafazakar bir yönetimin başında iktidara geri getirdi, bu ülke için dünya sahnesinde büyük bir meydan okuma.
Bay Netanyahu’nun iktidar koalisyonu, İsrail’in ABD ve Avrupa ile bağlarını ve konumunu, koalisyon ortaklarının ülkenin liberal demokrasisine ve istikrarına zarar vereceği korkusuyla test edecek gibi görünüyor. Sayın Netanyahu, parlamentodaki güven oylaması ve bakanlarının yemin töreni öncesinde yaptığı konuşmada bu kaygıları dile getirdi.
“Karşılaştığımız problemların çoğunda geniş bir fikir birliğine sahibiz, mutlaka hepsi değil” dedi. “Muhalefetin ülkenin sonu ve demokrasinin sonu hakkında sürekli şikayetlerini duyuyorum.” Muhalefet üyelerinin seçimlerde yenilmesi demokrasinin sonu değil, özüdür.
Bay Netanyahu’nun hükümetinin yapısı ve uygulamaya söz verdiği politikalar, Filistinlilerle artan gerilim, ülkenin yargı bağımsızlığının altını oyma ve LGBTQ topluluğu ve toplumun diğer kesimlerine yönelik korumaları geri alma konusunda endişelere yol açtı.
Netanyahu’nun altıncı başbakanlık dönemine dönüşü, temel zorluklarla karşı karşıya olan İsrail için kritik bir zamana denk geliyor: İran’ın nükleer silah arayışı; Filistinlilerle yıllarca süren barış görüşmelerinden kaynaklanan artan uluslararası eleştiri; ve küresel antisemitizm dalgası.
Koalisyon, kilit bakanlıklar devredilirken çeşitli partilerle çeşitli anlaşmalarda hazırlanan manifestosunda ne yapmak istediğini açıkça ortaya koydu.
Yahudi halkının “İsrail Toprağının her yerinde münhasır ve devredilemez hakkını” ilan etti ve işgal altındaki Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimini güçlendirme sözü verdi. İsrail’in yanında bir Filistin devletinin kurulması.
Yeni yönetim ilaveten, şu anda yolsuzluk suçlamasıyla yargılanmakta olan Bay Netanyahu’nun ve destekçilerinin hükümet organları arasında gerekli dengeyi yeniden sağlayacağını söylediği tartışmalı bir yargı revizyonu için bastırıyor. Eleştirmenler, hareketin bağımsız bir yargının gücünü ve etkisini sınırlayacağını, İsrail’in demokratik sistemine zarar vereceğini ve resmi bir anayasası olmayan bir ülkede azınlıkları daha savunmasız hale getireceğini söylüyor.